SaHee (simdiye kadar 1 posta) | | BİLİM VE DEMOKRASİ
Bilim, bir tanıma göre, olaylar arasındaki ilişkileri aramaktır.
Galiba bundan dolayı olacak ki, alimlerden bazıları bilimin kendisi
ile sosyal olaylar arasındaki ilişkileri de bulmayı düşünmüşlerdir.
Acaba bir memlekette bilimin gelişmesi için yönetim biçimlerinden
hangisi uygun olmuştur?
Yalnız son bir iki asırlık tarihe bakılınca, demokrasi usulünde
bilimin pek çabuk ve önceki asırlara göre pek çok gelişmiş olduğu
görülür. Fakat bu kadarla kanaat getirmek biraz basit olur. Zira,
şimdiki medeniyete tabi olan memleketlerin hepsinde demokrasi
vardır. Eski zamanlardaki müstebit hükümdarlar yahut derebeyleri bu
medeniyetin hiçbir tarafında yoktur ki, karşılaştırma mümkün olsun
ve daha kuvvetli bir hüküm verilebilsin.
Diğer taraftan, bilim şimdiki derecesinde, yönetim biçimlerinden de
bağımsızdır. Memleketler arasındaki ilişki o derecede çoktur ki, boş
bir tasavvur olmak üzere, eski zamanların istibdadını bir yerde
uygulamak mümkün olsa bile bilim gene üstün gelir. Bütün milletler
karanlıkta kalmak için ittifak etmedikçe bilim kendi kendine
ilerleyecek ve genişleyecektir. Bu nedenle o sorunun cevabını daha
güvenle verebilmek için pek eski tarihlere, en iyisi bilimin
başladığı zamana kadar çıkmak lazımdır.
Gerçi bilimin ne zaman başladığını söyleyebilmek kolay bir şey
değildir. Ancak ilk satırda yazdığım tanımı kabul eden bilim
adamları, bu manaya göre bilimin eski Yunan milletinde başladığını
da kabul ederler.
O halde bu hayret verici hadise niçin eski Yunanistan'da ortaya
çıkmıştır?
İlahiyatçı zihniyette bulunan düşünürler bunu da kolayca
açıklarlar; "Yunanlılar, ilahların tercih ettikleri kavim
olduklarından ilahlar bilimin insani olması kudretini de onlara
bahşetmişler" diyerek zahmetten kurtulurlar.
Ancak herkes o zihniyette olmadığından, Yunan mucizesini açıklamaya
girişenler de vardır. Bunlardan Hipokrat, tıbbın Yunanistan'da
niteliğini değiştirdiğini, daha doğrusu tıp biliminin Yunanistan'da
başladığını söylerken bunun nedenini bir kelimeyle demokrasiye
atfeder ve bunu gayet doğal olarak, başkaca yoruma gerek görmeksizin
söyler. Büyük hekimin her şeyi açıklama eğilimi olduğu halde burada
kısa geçmesi, şüphesiz fikrini herkesce tartışmasız anlaşılacak
kadar açık görmesindendir. Zaten Hipokrat demokrasiyi bilimden de
yüksek tuttuğu ve demokrat olmayanlara yaşama hakkı bile vermediği
için, kendisini davet eden bir Doğu hükümdarını tedavi etmeyi biraz
da sert bir biçimde- reddetmişti.
Bir demokrasinin eğitim bakanlığını ve daha sonra da başbakanlığını
yapan, bu nedenle de demokraside tam uzman demek olan M. Poincarre
de, demokrasinin gerekliliğine biricik, fakat başlı başına yeterli
bir neden olarak demokrat bir millet arasında her bir bireyin yalnız
kişisel meziyetiyle her mevkiye gelebileceğini yazdığı zaman,
Hipokrat'ın sözünü de yorumlamış demektir.
Bu fikir daha çok isbata muhtaç ise, gene eski Yunan tarihinde biri
olumlu diğeri olumsuz- iki kuvvetli örnek daha gösterilebilir;
olumlu örnek Atina, öteki Isparta.
Eski Atina, Yunan memleketleri arasında demokrasiye doğru en önce ve
en çok gelişen kısımdı. Arada sırada ortaya çıkan geçici
müstebitler, Atina halkının ruhundaki demokrasi ruhunu yok
edememişlerdi. Onun içindir ki, eski Atina'da bilim her her yerden
daha çabuk, daha çok gelişmişti. Perikles devri denilen kısa dönem
içerisinde ise, zamanımızın büyük demokrasileri hariç, tarihin
hiçbir devrinde görülmemiş bir derecede parlak ve "Dünyanın Okulu"
nitelemesine layık olmuştu.
Isparta'ya gelince, eski Yunan'ın bu derebeylik memleketi demokrat
olamadığı için oraya bilim girememiş ve Isparta bilim tarihinde bir
iz bırakmamıştır. |